Friday, November 12, 2010

Dr. Riza Nur


Kitap Adi: Hayat ve Hatiratim
Yazari: Dr. Riza Nur
Altindag Yayinevi
Istanbul 1967 Dort cilt (Bir ve ikinci ciltler ayni ciltte basilmis)



Dr Riza Nur’un hatiralarini duymayan pek azdir. Fakat yasak kitaplar kapsamina(?) alinmasindan olsa gerek bir cok kisi hatiralarin tamamini okuma imkanina sahip olamamistir. Uc cilt olan bu hatiralar yaklasik 1950 sayfa. Her ne kadar yayinevi olarak Altindag Yayinevi yazilip Beyazsaray Kitapcilar carsisindan bir adres verilmis de olsa ic sayfada Nasiri:Heidi Schmit 4100 Duisburg 11 Deutschland adresi bulunmaktadir. Bu da bende aslinda kitabin savcilik sorusturmalarindan kurtulabilmesi icin Almanya’da basildigi ama Turkiye’den de uydurma bir adres verildigi kanaatini olusturdu.

Ulkemiz yasaklar ulkesi olunca, boyle tarihe isik tutacak eserleri yayinlamak icin de bu sekilde tedbirler dusunulmus olsa gerek. Asil onemli olan bu kitabin neden toplatildigi ya da yasaklandigidir. En onemli sebeplerinden biri, hakkinda koruma kanunu bulunan Mustafa Kemal hakkinda yazilanlardir. Aleyhinde hic bir seyin soylenemeyecegi kanunla tesbit edilmis bulunan Mustafa Kemal ile ilgili bir cok gercekler bu kitapta dile getirilmis. Hatiralarin tamamini okudugunuzda padisahlik ve halifelik kurumlari aleyhine de cok sey soylendigini goreceksiniz. Yani Mustafa Kemal’in yaptigi devrimlerle, bir takim degisikliklerle cok uyum arzedecek yazilar. Fakat Riza Nur, dogrucu Mahmut karakteriyle haksizliklara olan isyanindan olsa gerek, Mustafa Kemal ve Ismet Inonu ikilisi aleyhine de cok sey yazmis. Eger bu ikili aleyhine yazilmis, negatif dusunceler bu kitapta olmasaydi, bu hatiralar Kemalistlerin basucu kitabi olurdu. Cunku padisahlik kurumunun kaldirilmasi icin yasa tasarisi hazirlayip bunun mecliste kabul edilmesini saglayan Dr. Riza Nur’dur. Amma velakin bir cok yerde zulfu yare dokundugu icin kitap Kemalistlerce ocu kitaplar listesine alinmistir.

Dr. Riza Nur, nasil bir karaktere sahip oldugunu anladiginiz zaman yazilanlarin hemen hemen hepsinin dogrulari yansittigini farkedebiliyorsunuz. Ben de hasil olan kanaate gore Dr. Riza Nur, dogrucu, haksizliklara tahammul edemeyen, baskiya, zulme karsi cikan, ayni zamanda cok zeki bir insan. Cok acik sozlu, hatiralarinda kendi hatalarini bile tum ayrintilarina kadar yazabilen bir kisi. Orta halli bir aileden gelmekte. Sinoplu. Babasi ayakkabi imalati yapan bir esnaf. Tibbiyeyi kazanmasi, okumasi, hepsi kendi caliskanligi ve emegi sonucunda olmus. Muthis teskilatci ve iyi bir hatip.

Hatiratini 1929 yilinda Paris’te surgunde yazmaya baslamis. 1940’da Turkiye’ye gelmis.1942 yilinda vefat etmis. Son anlarina kadar hatiratini yazmis 1960 yilina kadar acilmamak sartiyla dunyanin dort buyuk kutuphanesine (Berlin, Paris, Roma, Londra) teslim etmistir.

Dr. Riza Nur’un hatiralarindan ilk bahseden kisi Prof. Dr Cavit Orhan Tutengil olmus. Kendisi British Museum’da incelemelerde bulunurken sark yazmalari bolumunde Riza Nur’un basilmamis hatirat ve eserleriyle karsilasmasini ve bu eserlerin muhtevasini anlatan uc makaleyi 1963 yilinda yayinlamistir.

Neredeyse yuzyil onceki olaylari anlatan bu hatiralar sanki bugunu anlatiyor. Siyasi ve ictimai yasamdan anlatilanlar da sanki gunumuzun politikicalari devlet adamlari var.

Ayrica asagida verilen ozette Mustafa Kemal’in yillardir dilden dile konusulan homeseksuel egilimli olup olmadigi konusu, Vedat olayinin ic yuzu, Latife Hanim’dan bosanmasinin perde arkasi gibi ilginc konular hakkinda da bilgiler bulacaksiniz.

Daha fazla yorum yapmadan onemli bazi alintilarla sizi basbasa birakayim

Dr. Riza Nur’un “Hayat ve Hatiratim” adli dort ciltlik kitabinin bir bolumunde anlatilan Mustafa Kemal:

Mustafa Kemal’in Soy Gecmisi:

Selanik’de Riza Efendi adinda gumruk kolcusu birinin uvey oglu Mustafa Kemal, Harbiye Mektebi’ne geliyor. Mustafa Kemal’in babasi hakkinda cok rivayet var: Kimi Sirp, kimi bir Bulgardir diyor. Guya anasi bunlarin metresi imis. Yeni cikan “20. Asir Larousse” ise Pomaktir diyor. Ihtiyar Teselyalilarin rivayeti sudur: Mustafa Kemal’in anasi, Selanik’de kerhanede imis. Yenisehir Tirnovasi’ndan ve oranin ileri gelen kabadayilarindan Abdos Aga Selanik’e gelir, bu kadini gorur, alir goturur. Orada pic olarak Mustafa Kemal dogar. Mustafa, bes yaslarinda iken Abdos vefat etmis, anasi, oglu ile Selanik’e gelmis. 12 yasinda iken Mustafa, Tirnova’ya gidip miras istemis ise de picligini soylemisler geri gondermisler. Mustafa, mektepe girmis. Anasi gumruk kolcusu Ali Riza ile evlenmis. Cok tuhaftir: Mustafa Kemal anasindan bahseder, fakat babasindan bir defa bile olsun bahsetmemistir. Hasili rivayetler cok. Hangisi dogru? Bir seydeki rivayet coktur; o sey belli degildir. Nitekim fende, ilimde, tarihte, hangi bahis hakkinda cok nazariye veya rivayet varsa o bahis malum degildir. Demek Mustafa Kemal, pic degilse bile babasi malum degildir.

Benim tahkikatima gore onun Riza adinda gumruk kolcusu bir uvey babasi oldugu muhakkaktir. Mustafa Kemal, babasindan bahsetmedigi gibi diger birinin bahsettigini isitirse ona dusman olur, buna dair vukuat vardir. Nihayet Fransiz nazirlarindan Hedyo, Paris’te Turkiye uzerine iki konferans verdi. Bunlar Conferencio mecmuasinda nesredildi. Hedyo’da orada Mustafa Kemal’in babasi mechuldur diyor.

Mustafa Kemal, Erkan-i Harp oluyor. Ali Fuat Pasa’nin sinif arkadasi, pek capkin ve sarhos, huysuz ve gecimsiz. Mektepte daima onu tutusturuyor. Selanik’e, bir aralik Sam’a tayin ediliyor. Mesrutiyet oluyor. Yine Selanik’e gidiyor. Ittihatci oluyor. Selanik’te yine ayyaslik ve fuhus icinde. Enver’i (Pasa) cekemiyor. Yerine gecmek istiyor. Entrikalar yapiyor. Orduyu isyan ettirmek istiyor. Makedonya’da Bulgar eskiyasinin istisali, Ittihat Cemiyeti Teskilati, mesrutiyet icin kiyam gibi muhim islerde bulunmuyor. Adi da malum degil. Bir aralik Ittihatcilar kendisini oldurmek istiyor. Bunu bana Anadolu’da bir kac defa kendi anlatti. Her anlatisinda baska turlu soylemisti. Bu sozleri soyle hulasa edilebilir.:
Selanik’te bir aksam birahanede iciyormus, cok sarhosmus. Mulazim Abdulkadir, (Sonra astigi Abdulkadir) arkadaslariyla gelmis, masasina oturmus, vurmak istemis, korkmus vuramamis. Neden bilmem? Kendisi kalkip evine gitmis, Abdulkadir yine karanlikta onune cikmis , yine korkmus, vuramamis.”

Bunu dertli dertli anlatirdi. Nihayet halaskarlar meselesinde bize istirak edip Galip Pasa ile beraber Selanik’de bir takim zabitleri Ittihatcilar aleyhine kaldirdilar. Beni Nutuk’unda isyan ile Arnavutlari, Turk aleyhine kaldirmakla itham edip bunu ogrenince hayret ettigini soyleyen bu adam bu isi o Arnavut isyani zamaninda yapmistir. Halaskar, Arnavut isyani bir ve ayni gayede idi.

Mustafa Kemal’in Gozundeki Hastalik:

Gelibolu’da Bulgarlara maglup oluyor. Italyanlarin Trablus’a tecavuzunde Fethi, Enver gibi bu da oraya gidiyor; fakat bir is gorup kendini gosteremiyor. Orada gozunde iritis hastaligi oluyor. Bu hastalik frengiden olur. Munir Ahmet adinda bir doktor kendisini tedavi ediyor. Cumhurreisi olunca bu Arap Munir Ahmed’i Misir’dan Turkiye’ye getirip buna memuriyet vermistir.

Harb-i Umumi (1.Dunya Savasi) oluyor, yine Enver’in (Pasa) yerine gecmek pesinde. Zabitleri isyana tesvik ediyor. Moskova’da Enver Pasa’nin bana soyledigi uzere –ki avdetimde Ankara’da Mustafa Kemal’e anlattim hic cevap vermeyip onune bakmistir— Enver kiziyor, Mustafa Kemal’i cagiriyor.  Diyor ki “Mutemadiyen orduya disiplinsizlik vermekle mesgulsun. Istersem seni simdi mahvederim. Nedir bu? Seni simdi affedecegim. Bana namusun uzerine soz ver. Ya tekaut (emekli) edeyim, ya bir daha siyasetle mesgul olmayacaksin” Mustafa Kemal, namusu uzerine siyasetle ugrasmayacagina soz veriyor. Enver bana: “Bu ne adamdir? Namussuzdur. Sozunu tutmadi” dedi. Vakia kendisi de Nazim Pasa’ya verdigi sozu tutmadigini unutuyor, ama bir hakikati soyluyor.

Mustafa Kemal, Sark cephesine tayin ediliyor. Orada da durmuyor. Enver aleyhine Izzet Pasa Vehip vs. kumandanlarla bir kiyam hareketi yapmak uzere muhabere (haberlesiyor) ediyor. Sonra korkuyor butun muhabereleri Enver’e teslim ediyor. Kendini kurtarmak icin arkadaslarini yakmak istiyor. Hiyanet ve casusluk gibi bir isi yapmak istiyor. Hem bunlari cephede dusman onunde hal-i harpde yapiyor ki buyuk curum ve hiyanettir.

Bu esnada Diyarbekir’de fuhus ve icki icinde fuhsun her nevini yapiyor. Hemen herkes bir aralik capkinlik eder; fakat bu gencligin bir cagindadir. Sonra durur, bu durmuyor. Hem de fuhsu cirkin bir surette  yapar. Orada Cevat Abbas yaveri. Bu adami sonra Tayyare Cemiyet’i reisi yapti. Bir kalemde elli bin lira caldi. Mustafa Kemal isini kapatti. Cevat Abbas, pezevenklik ediyor. Bizzat Halep’deki fuhuslarini bu adam bana anlatmisti. Ama Cevat, mArifetlerini soyluyorum zannediyordu.

Sonra Canakkale’ye tayin ediliyor. Orada Anafarta’da muhim yararlik gosteriyor.  Burayi Ingilizler zabtedselerdi, Istanbul dusecekti. Bazi zabitler diyorlar ki: “ O vakit orada kim kumandan olsa muvaffakiyet (basari) onun olacakti. Cunku o zaman luzumundan ziyade imdat kuvvetleri yetismisti.” Bilmem bu zafer onun dirayetine mi ait, yoksa boyle mi? Askerler tetkik (arastirsin) etsin.

Sonra Suriye’ye tayin ediliyor. Ingilizlere muthis surette maglup oluyor. Orada Ismet (Inonu) de bir kolordu kumandani. Az kalsin esir oluyor. Kolordu kumandani Ali Fuat ve Ismet kurtuluyor. Perisan Anadolu’ya kaciyorlar. Mustafa Kemal, bu maglubiyetten sonra Istanbul’a geliyor. Hem de izinsiz ve perisan ordu enkazini birakarak. Bu ordu Ingilizlere altmis bes bin esir vermistir.



Vahidettin Tarafindan Anadolu’ya Gonderilisi:

Daha evvel  Vahidettin’e yaver. Onunla Almanya’ya seyahat yapiyor. Pasa olmustur.  Hasili mutareke oluyor. Yine kabina sigmiyor, yine kimseyle gecinemiyor.  Padisahi da tahakkum ve istibdadi altina almak istiyor. Millet her yer perisan; Vahidetttin’den kizini istiyor. Padisah vermiyor. Ugrasiyor olmuyor. Sonra harbiye nazirligi istiyor. O da olmuyor. Hani Vahidettinler, Feridler (Damat Ferit) fena! (idi)… Halbuki bunlari o devirde yapiyor. Demek bu hareketi ile onlarla beraber calismak fikrindedir. Padisahla hirsini tatmin edemeyince Hurriyet ve Itilaf firkasina dehalet (giriyor) ediyor. O vakit eski Konya mebusu Zeynel Abidin Hoca firkanin en nufuzlu adami. Ondan Istanbul Merkez kumandanligini istiyor. Bilmem bunu neden istiyordu? Ahvala bakilirsa Vahidettin’e cok kizmis, intikam sevdasinda. Merkez kumandani olup Padisah’a bir sey yapmak istemis olsa gerek; fakat olacak is degil bu firka Vahidettin’in taraftari. Boyle muhim bir mevkii ona verirler mi? Padisaha soylemeden bir is yaparlar mi? Kendisi biraz dusunse tesebbus etmemesi lazimdi. Tabii vermiyorlar. Hem de Istanbul’da Ingiliz kuvvetleri var. Olur mu? … Bu halde bile akil edip Anadolu’ya gecmeyi dusunmuyor. Orada Vahidettin’den pekala intikam alabilir. Neyse yillarla Enver’le (Enver Pasa) ugrasti. Bir sey yapamadi. O gitti, bu da ugrasmak icin Vahidettin’i buldu. Kendisi ve dalkavuklari bu esnada Istanbul’da Anadolu kiyamini (isyanini) hazirladigini soyluyorlar. Hem de bunu oturdugu evde hazirlamis imis. Bu eve bir hatira olmak uzere bir levha koydular. Bu kadar tarih dolandiriciligi az gorulmustur. Asli fasli yoktur. Sonradan uydurma. Seyhin kerameti kendinden rivayet… Goruyorsunuz ki Milli Kiyam (Kurtulus Hareketi) o vakit her yerde baslamisti.

Vahidettin artik bunun halinden bizar oluyor, defetmeye karar veriyor. Canina o kadar tak etmis ki “Istanbul’dan gitsin de nereye giderse gitsin” diyor. Amasya mintikasina ordu mufettisi tayin ediliyor. Zabitlerce hali malum oldugundan Harbiye Nezareti kabul etmiyor. Dahiliye NaziriMehmet Ali de muhalefet ediyor. Vahidettin israr ediyor; tayin ediyorlar. Iste bu surette tard ve teb’it (uzaklastirma) olarak Mustafa Kemal, Istanbul’dan cikip Amasya’ya variyor. (19 Mayis 1335-1919) Bunu kendi de inkar edemiyor. (Sh.7 Nutuk) Demek ki arzusuyla Milli Kiyam’a istirak icin gelmis degildir. Mutarekeden onun Samsun’a geldigi tarihe kadar cok zaman gecmistir. Her tarafta Milli Kiyam coktan vukua gelmisti. Demek Milli Kiyamda da amil (etken) degildir. Simdi bu adam bu serefleri nasil kendisine mal eder bilmem? Hem de bu vukuatin amil ve sahitleri binlerce olarak hayatta iken… Herkesi asmis kesmis herkesin agzina kilit vurmus simdi alabildigine yalan soyleyip ovunuyor. Kimse itiraz edemiyor ki… Hur bir memleket olsa coktan pacavraya cevrilirdi. Milli Kiyam ve milleti kurtarmak ugrunda nice canlarini vermis adamlar var. Bunlarin bir hatirasini bile yadetmeyip, onlarin kanlari pahasina aldiklari serefleri bir adam kamilen kendine aliyor, hem bir katre kanini bile zayii etmeden… Alcak dunya!… Sen de neler olur!… olan

Mustafa Kemal’in Anadolu’ya gecmesinin sebebi hakkinda ortada donen soyle bir rivayet de var: Ferit Pasa, isgal kuvvetlerine karsi bir kuvvet elde etmek ihtiyacini hissetmis. Bu rivayete gore de bu ihtiyaci hisseden Vahidettin imis. Bu kuvvet Anadolu ordulari ve halktan askeri bir kuvvet yapip, bunu isgal kuvvetlerine ve Padisaha muariz gosterip bunlara istiklal talep ettirmek imis. Bu projeyi fiile cikarmak icin Mustafa Kemal’i munasip gormusler. Padisah, Mustafa Kemal’e para vermis. Keza hukumet butcesinden de ona bir kac bin lira vermisler ki bunun ilmuhaberinin fotografisini Paris’te Repuplique Enchance gazetesi nesretti. Padisah ve Ferid, Mustafa Kemal’i cagirmislar isi soylemisler. Kendisini memur edip eline bir de ferman vermisler. Ayni zamanda bu isi yapacagina kendisine verilen emirleri dinleyecegine, bir gun emir verilince vazgececegine dair namusu uzerune de yemin ettirmisler.

Mustafa Kemal’in tayinini haber alan butun vatanperverler telas edip onun gonderilmesini men’e (vazgecirme) calismislardir. Bunlardan biri de Sadrazam Tevfik Pasa’dir. Hazine-i Hassa Muduru Refik Halid Bey ile Padisah’a “Mustafa Kemal namussuzdur. Yollamasin, baska birini yollasin” diye haber gondermisler. Bunu bizzat Refik Bey, soyluyor. Iste Mustafa Kemal’in bu namuslu ve millete hizmetler etmis ihtiyar aleyhindeki buyuk bugz ve adaveti (dusmanligi) –ki Nutuk’unda gorulur- bundan ileri gelmektedir.

Iste Milli Kiyam’in basina gececek olan Mustafa Kemal’in buraya kadar olan tercume-i hali budur.

(Sayfa:561-562-563-564-565-566)
Dr. Riza Nur/ Hayat ve Hatiratim/ Cilt:3/ Altindag Yayinevi/ 1967/ Istanbul 

Not: Anlasilmayacagini dusundugumuz bazi Osmanlica kelimelerin yanina parantez icinde bugunku kullanilan anlamlari yazilmistir.

::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Mustafa Kemal Homoseksuel miydi??

(Dr. Riza Nur’un Ankara hukumeti adina Moskova Antlasmasini yapmak uzere gittigi Moskova’da Ali Fuad Pasa ile olan bir sohbetini anlatiyor;)


Ali Fuad’la bir aksam ikimiz basbasa konusuyoruz. Mustafa Kemal’in fuhus hikayelerinden bahsediyoruz. Dedi ki: “Ayol onun erkekligi yok. Mektepte iken Selanik’te iken beraber capkinliga giderdik. Kadinlarla ugrasirdi, bir sey yapamazdi.” Hayretimi mucip oldu. Bilmezdim. Ankara’da da kimseden isitmemistim. Inanmak istemedim. Cunku fuhusa cok duskun. Bu sozu sonra bir binbasinin hareminden (karisindan)  da isittim. Mustafa Kemal bir aralik buna dadanmisti. Herkesin agzindaydi. Kadin hasta olmus bana muracaat etti. Pek guzel bir hanim. Mustafa Kemal ile olan macerasini ne yapip soylettim. Dedi ki “O kadina duskundur. Ama bir sey yapamaz. Kalkmaz. Ugrasir, surusturur. Sonunda disina akitir. Iste bu  kadar.” Bu soz Ali Fuad’i teyid etti. Derken Mustafa Kemal, Latife Hanimla evlendi. Latife, haremimle (karimla) ahbab idi. Ona Mustafa Kemal’in kocalik yapamadigindan sikayet etmis. O da bana soyledi. Latife bu sikayeti Fethi Bey’in refikasi Galibe Hanim’a da yapmis. Fethi’den isittim. Demek ki Ali Fuad’in sozu tamammis. Demek bu adam ibnedir. Ve bu hali gencliginden beridir. Simdi fuhusa inhimakini (bir seye asiri duskunluk gosterme, kapilma)tabii bir surette izah mumkundur. Anadan dogma uzvu kalkmayanlar; ya ahmak dogmus veya bir dimagi tereddiye ducar kimselerdir. Kadina bir sey yapamayanlar yapamadikca azar. Ve daha ziyade bu isin uzerine duserler. Artik deli gibi bir sey olurlar. Her kadina saldirirlar. Akillarina ziyan gelir. Namuslu, namussuz yeri veya degil bilmezler. Nitekim bu adam bunu son alti yildir muthis surette yapmis. Nice namuslu kadinlari Riza ile, dalavere ile dusurerek, zor ile irzina gecmistir. Bununla da kalmazlar sehvetin marazi kisimlarina da dokulurlar. Mesela sekiz on yaslarinda ve daha kucuk kizlara da tecavuz ederler. Buna ilm-i emraz (psikoloji) istilahinda sadizm derler. Keza sadist olurlar. Bu da kafi gelmez erkek cocuklarina inhimak ederler. Bir sey yapamayinca bu sefer bu cocuklara kendilerini yaptirirlar. Nitekim Mustafa Kemal son uc dort yildir bunlarin her turlusunu yapti. Ileride vakalar zikredecegiz.


Dr. Riza Nur/ Hayat ve Hatiratim/ Cilt:3/ Altindag Yayinevi/ 1967/ Istanbul  S:775-776 

::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Not: (Anlatilan olaylarin gectigi donemde parasal bazi degerler ifade edilmekte. Bir ciftlikte calisan amelenin yillik ucretinin 20 lira oldugunu dusunerek kiyaslama yapabilirsiniz. Cunku Dr. Riza Nur, kitabin bir yerinde Sinop’ta ciftliginde calisan bir amelenin baska bir ciftlikte 15 lira aldigini kendisinin ise 20 lira verdiginden bahsediyor.)






Cumhuriyet Sonrasi Baslayan Diktatorluk:

Mustafa Kemal matbuati tamamiyle eline almisti. Buna cok ehemmiyet veriliyordu. Ankara’da Hakimiyet-i Milliye gazetesini buyuttu, muhim bir bina yapti, muhim makineler getirdi. Basina Falih Rifki’yi koydu. Istanbul’da Ahmet Emin’in elinden Sabahci Mihran’in matbaasini aldi. Milliyet adinda bir gazete cikardi. Basina da Siirt mebusu eski yaveri Kurt Mahmut’u koydu. Falih Rifki, Rusen Esref, Yakup Kadri, Yahya Kemal de her iki gazetenin muharrirlerinden. Bu muharrilerin yaptigi su: Gunumuzu cennet gostermek, Mustafa Kemal’i Allah mertebesine cikarmak. Medih medih… Baska bir sey yok.


Yunus Nadi, Istanbul’da bir Rum’a ait buyuk bir bina ve makineleri ucuza kapatti. Iki yuz bin liralik mali sekiz-on bin liraya aldi. Hatta makinelerin kiymetini Matbaa-i Amire murettipleriyle makinecilerle takdir ettirmisler. “Dort bin lira yazin!” demisler. Bunlar reddetmisler. Sonra tazyik ettirmisler. Bunu bana Matbaa-i Amire’de bu adamlar anlattilar. O da Cumhuriyet Gazetesini cikariyor. Orda kamilen medihname ve zafer destani. Aksam Gazetesi de ellerinde . Bunun da aleti Necmettin Sadak.  Bu adam tam iki yuzlu kilic. Cavitlerin siki ahbabi. Fakat hukumetin de meddahi. Evvelce lehe bazen de aleyhe yaziyordu. Hatta bir defa hukumet aleyhine pek siddetli bir makele nesretmisti. Sonra tam meddah oldu. Mukafaten mebusluga cirag buyruldu. Matbuat kamilen boyle meddah oldu. Sondu, oldu. Baska gazete yok…

Artik bu gazeteler yuz acisi, milli ar. Insan okumaktan utaniyor. Yahya Kemal’i severdim. Bir iki defa kendisine nasihat ettim.: “Yapma! Ileri atilma! Cirkin sey. Bu boyle gitmez. Sonra pisman olursun” dedim. Sozumu dinledi. Bir daha yazi yazmadi. Otekiler devam ettiler. Bunlar bilhassa adlarini yazdigim muharrirler, “Gazi ilham aliyor” diyorlar. “Dahidir” diyorlar. Dahi bildigimiz bir turlu olurdu. Megerse bir sahista bir cok dahilik olurmus. Herife diyorlar ki: “Sen askerlik dahisisin, ziraat dahisisin, siyaset dahisisin, teceddut dahisisin, inkilap dahisi, vs vs… Ucu bucagi yok. Hayret!..Bir yasimiza daha girdik. Mustafa Kemal, kendisi de nutuklarinda “Ilham aliyorum”diyor. Demek bu adam megalamonide muthis ilerlemis. Eski padisahlar ilahi, mustesna bir varlik olduklari kanaatine varmislardi. Bu da oyle. Biri gazetede “Sen peygambersin fakat ondan da buyuksun”dedi. Hemen hepsi ona “Ulu yaratici” diyorlar. Bu eski “Halik-i Azim’in tercumesidir. Yani onu Allah yaptilar. Mustafa Kemal bunlari reddedip, bunlari terbiye etmedi. Artik Ulu Gazi, Yuce Gazi, Kudret Haliki, Mukaddes Reis, isaret buyurdular, ilh…gibi tabirler aldi yurudu…

Mustafa Kemal’in Latife Hanim’dan Bosanmasinin Ic Yuzu:

Bir gun bir teblig-i resmi: Mustafa Kemal, Latife’yi bosamis. Bunu da Heyet-i Vekile karari ile yapmis. Bu Kanun-u Medeni’ye mugayirdi. Bosanmak iki tarafin Rizasiyla, veya onun mucip sebebi mahkeme hukmu ile olacakti. Heyet-i Vekile adliye kanun ve mahkemelerin ustune cikmis ve vahidulcalip olarak karar vermis. Al iste Mustafa Kemal’in kanuna riayeti… Bir Kanun-u Medeni yapti bugun iptida kendi bozuyor… Hem aleme ilan suretiyle… Ismet de bunu yapiyor.. O ne yapmaz? Tek mevkide dursun bunun icin cinayetler katliamlar yapiyor da bu bir sey mi? Kanunen Latife hala onun karisidir. Mustafa Kemal olurse mirasa konar.

Latife, Istanbul’a geldi. Son zamanda haremimi (karimi) aramiyordu. Mevhibe (Ismet Pasa’nin hanimi) ile iyiydi. Refikamin (Karimin) Mevhibe ile muhaberesi de kesilmisti. Latife  simdi, Istanbul’a gelince derhal refikami istedi. Refikam gitti. Ona birtakim muhim seyler soylemis, bosanma vak’asini anlatmis, “Doktor gelsin ona muhim havadislerim var” demis.

Yillardir Dilden Dile Dolasan “Vedat” Olayi Buymus Demek:

Anlasildigina gore bosanma vak’asindan iki uc gun evvel Latife’nin kardesi Ismail ile haremi Sureyya Pasa’nin kizi Melahat, Ankara’ya gitmislerdi. Cankaya’da misafir olmuslar. O vakit Mustafa Kemal’in yaninda katip sifatiyla Halit  Ziya’nin oglu Vedad vardi. Guzel tuysuz bir cocuk. Bir aksam uzeri karanlik cokerken Ismail, Melahat balkona cikmislar. Bakmislar Vedad, Mustafa Kemal’i agacin dibinde yapiyor. Latife’yi cagirmislar. O da gormus. Bir kiyamettir kopmus. Latife, Mustafa Kemal’e “Herseyini gordum, hepsine tahammul ettim. Artik buna edemem” demis. Gazi(!) savusmus, Ismet’in evine gitmis. “Bu kariyi simdi bosayacagim.” demis.  Ismet, sabahleyin erken Heyet’i Vekile’yi toplamis. Talaka karar vermisler(!) Latife’yi Ismet alip trene koymus. Trende teselli etmek istemis, Latife ona; “Sus, sus!” “Ismet Pasa! Ismet Pasa! Sen ona bir gun dalkavukluk etme seni benden rezil eder. Hep aleti sensin.” demis. Neden sonra birgun Ankara’da Ismet’e Latife’yi gordugumu soyledim. Yuzume bakti, “Bu bir facia oldu” dedi. Halbuki Latife en ziyade Ismet’e kiziyordu. “Bunlarin butun sebebi Ismet’tir.” diyordu.

Bir muddettir Mustafa Kemal duramiyormus. Yine eski hayati yasamak istiyormus. Latife’nin icki ve fuhus hususundaki tahakkumune fena sIkiliyormus. Hergun kavga ediyorlarmis. Bunu goren Salih (Bozok) ve diger avane de Latife’nin aleyhine kiyam yapmislar imis.

Yine Latife’nin rivayetine gore o esnalarda bir gun kucuk hemsiresi (kizkardesi) yaninda misafir imis. Mustafa Kemal kiza tasallut etmis. Kiz elinden kurtulup kacmis, ablasinin odasina kapagi atmis. Mustafa Kemal, elinde revolver odaya girmis. Ablasi kucaklayip siper olmus. Mustafa Kemal ates etmis, bereket versin usak ve Mustafa Kemal’in eskiden beri yaninda olan ve her isleri bilen Bekir, Mustafa Kemal’in kolunu tutmus, kursunlar bosa gitmis, uc el ates etmis imis…

Bosandiktan sonra Mustafa Kemal, Latife’ye elli bin lira gondermis, Latife kabul etmemis. Fakat babasi Muammer Bey imtiyazlar aldi; Gazi de verdi. Mustafa Kemal muhim evrakini Latife’ye saklattirmis, Latife’yi yollarken onlari almis.

Latife, en ziyade Ismet’e dis biliyordu. “Felaketin sebebi odur” diyor. Ben Turk Tarihi ile mesgulum. Bu sebeple isim coktu. Geciktim. Yine refikami yolladim “Havadis al” dedim. Bu sefer hic havadis vermemis ve anlatmis:

Baskatip Tevfik, arkasindan Siirtli Mahmut gelmisler, Gazi tarafindan Latife’ye sunu teblig etmisler: “Kimseye bir sey soylemesin. Isitirsem onu derhal mahvederim.” Bir gun ben gittim. Daha havadis almak icin cok ugrastim. Turlu yollardan girdim; bir sey soylemedi. Halini goruyorum soylemek istiyor, korkuyor. Mahsus saatlerce kaldim. Babasi da bizi bir dakika yalniz birakmadi. Tedbirli adam… Herkes yanina gitmege korkuyordu. Bir daha gittim. Yine havadis almak tecrubesi yaptim. Yine olmadi. Bir gun refikamla kendisine su haberi gonderdim.: “Burda durmasin. Sir biliyor diye Mustafa Kemal mutlaka onu imha eder. Hayati tehlikededir, Avrupa’ya gitsin!” Cevabi su olmus: “Benden evvel o tehlike Riza Nur icin variddir. Siz gidin.”demis. Zavalli kimseyle gorusmuyordu. Kahretmis sokaga da cikmiyordu. Guc vaziyet. Daha dun hakimi mutlak halinde idi. Merasim ve alkislar icinde idi. Simdi bir basit fert… Cok soyledim.: “Hava almak lazimdir” dedim. Dinlemedi. Gittikce zayifladi sarardi. Adeta verem oluyordu.

Ankara’ya gittigim vakit gordum. Evvelce cifte mekteplerin uzerinde “Latife-Gazi Mektepi” yazili idi. Bosandiginin ertesi gunu adini kaziyivermisler… Yaban insanlar, cirkin sey. Sonra kendisi de bunu isitmis. Pek gucune gitmis. Bundan bana dert yandi.

Mustafa Kemal’in Pezevenkleri ve Diger Fuhsiyyatlari:

Latife’yi attiktan sonra Mustafa Kemal’in zincirleri yeniden cozuldu. Eski fuhsiyat alabildigine basladi. Cankaya meshur ve muteber bir kerhane oldu. Yirmi otuz kadin birden doluyordu. Sabahlara kadar mum sondurmesi oluyordu.

Salih, (Bozok) Recep Zuhtu, Tokatliyan’in arkasinda Istanbul’da bir ev tuttular. Bunu kerhane haline koydular. Kendileri de egleniyor, kadinlarin iyilerini seciyor, Mustafa Kemal’e yolluyorlardi. Bu kerhane, bosanma isinden biraz evvel teessus etmisti. O vakit karilar Ankara’ya Tevfik Rustu’ (Aras) nun evine gidiyor. Gazi, oraya gelip orda egleniyordu. Sabahlara kadar turlu fuhus oluyordu. Hariciye Vekili kerhanecibasi olmustu. Zarari yok, zaten bu sayede Hariciye Vekili olmustu. Simdi karilar dogruca Cankaya’ya Mustafa Kemal’e gidiyor. 

Salih’in kerhanesi cok zaman isledi. Oyle rezaletler oldu ki polis kapamaga tesebbus etti. Mustafa Kemal’in en muhim arzusunun muteahhidlerinin ocagi yikilabilir mi? Demek rezalet ne kadar ilerlemisti. Nihayet polis burasini kapamaga muvaffak olmustur. Ama yillar gecti.

Mustafa Kemal, Konya’ya gitmis orda mektebi ziyaret edip bir muallimeyi begenmis, almis getirmis. Onunla bir muddet eglendi. Sonra Avrupa’ya tahsile yolladi. Millet parasiyla fahiselerine ihsan!.. Izmir’e gitmis, orman memurunun  mektepli kucuk kizi Afet’i (Inan) begenmis, almis getirmis. Hadi ona da fuhus… Sonra onu Isvicre’ye tahsile yoladi. Vaktiyle metresi Fikriye’yi de gondermisti. Onun bu usulu. Bu kizin babasi evvelce Sinop’ta imis, oradan Izmir’e gitmis. Sinop’ta biliyorlardi. Kizin seklini anlattilar. Demek nerde kiz gorup begenirse eskiya daga kaldiri gibi omuzlayip goturuyor.  Hem de mekteplerden… Ne feci!. Evvelce bir gece Ankara Darulmuallimatini da basip bir kiz kacirmisti. Adam hirsiz eskiya. Fakat spesialitesi mektep basmak, talebe ve hoca kizlari calmak… Turkiye’de hirsizligin her nev’i ve daga kiz kaldirmak vardir ama, henuz boylesi gorulmemisti. Icad etti. Dahiligini bununla da gosterdi.

Demek evlenmeden evvelki halini hem de daha buyuk mikyasta almis…Simdi bu Afet de yaninda. En gozdesi… Muallim, muverrih(!) olarak bulunuyor.

Is sade boyle degil. Her taraftan da kendisine kadin takdim edenler var. Bir avukat Lutfi var. Karisi Bulgarmis: Cok guzelmis. Karisini takdim etmis, Baron isi gibi imtiyazlar almis. Simdi boyle kadin yagmuru var. Cankaya’ya yagiyor. Boyle pezevenklerin bini bir paraya. Buna maatteessuf, namuslu insanlardan istirak edenler de oluyor.

Bir gun millet meclisine Cankaya’dan Kutahya mebusu Nuri telefon ediyor. Telefonda Sivas mebusu Rasim var. Bize sonra Rasim, hikaye etti. Nuri diyor ki: “Doktor Omer Sevki Bey nerde? Pasa’ya Mufid Bey’in kizini takdim edecekti. Otomobil yolladik bekliyoruz.” Filhakika Omer Sevki bu kizi alip Mustafa Kemal’e o gun goturmustur. Bunu isiten mebuslar hep igrendik, hem de bir alay mevzuu oldu. Sukur mecliste namuslu insanlar cokmus… Herkes Omer Sevki ‘den selami sabahi kesti. Ben de selam vermiyorum. Halbuki bu adam pek bir dalkavuktu ama namuslu bir adamdi. Ittihatcilarin kopek gibi dalkavugu idi. Demek namuslu zannimiz hata imis. Dalkavuk olan mutlaka namussuzdur. Bence bu dusturdur. Bu adam cok beyinsiz idi fakat doktor, miralay, mebus olmustu. Artik doktor afaroz halinde. O vakit anlamis birine sikayet etmis ve demis ki: “Yahu ben ne yapayim, nasilsa bir defacik yanildim. Gaziye kari getirdim. Herkes beni afaroz etti.” Bu adam artik felah bulmadi meclise gelemez oldu. ……

Bir gun bir havadis: Enver (Pasa)’in amcasi Halil Pasa karisini Istanbul’dan getirmis, eliyle Mustafa Kemal’e takdim etmis. Ve karisina: “Kardesin gibi Gaziyi op” demis. Mustafa Kemal de: “Ne kardes gibi adeta op” demis. Kadin bir kac gece Cankaya’da, Halil o vakit Ankara da petrol imtiyazi icin Ali Sultanof’un evinde kalmis. Kadin sonra Istanbul’a gitmis. Diyorlar ki kadin guzelmis. O esnada Halil petrol imtiyazi istiyordu. Yaninda sermayedarlardan memuru Bakulu Ali Esref Sultanof vardi. Bu havadisi sonra Paris’te bu Sultanof’tan dinledim. Diyor ki “Halil Pasa ne mukemmel pezevenkmis! Yanimda karisini telgrafla cagirdi. Ve eliyle Gazi’ye goturdu.” Gazi, Halil’e uc bin lira el harcligi vermis.

Aydin Sirketi Meclisi Idare azalagina da cirag buyurdu. Halil o esnalarda pek parasiz idi. Musterihulhal oldu. Bu da bir muddet mebuslarin agzinda ve herkesin agzinda calkalandi durdu.

Kari borsasi yalniz bu iki turlu, yani mekteplerden kaldirmak, sunun bunun kari takdim ederek imtiyaz memuriyet, ihsan-i sahane almasiyla yurumuyor. Bir de Mustafa Kemal sunun bunun kari ve kizini cebren aliyor:

Arasi biraz gecti, yine bir havadis agizdan agiza kosuyor: Mustafa Kemal Erkan-i Harbiye Ikinci Reisi Kazim Pasayi (Kazim Karabekir Pasa degil, karistirmayin.) haremiyle bir gece Cankaya’ya davet etmis. Kazim’i iyice sarhos etmis. Zavalli sizar gibi olmus. Bir otomobile atip evine yollamis. Kadinla eglenmis, sabahleyin onu da yollamis.

Herkes bunu diyor ve guluyor: “Bu adam Enver’in sinsilesini becermege ahdetmis, devam ediyor. Enver’den intikam aliyor.” “ Kazim’in haremi Enver’in hemsiresidir. Halil de amcasi. Dedikleri dogru. Hem de bu adam kadina bir sey yapabildiginden bunlari yapmiyor ve bu ise de duskun degildir. Evvelce yazik. Bir hastalik… Ayni zamanda bu isi hirsi oldugu adamlara, kah da yuz yarali edip pencesi altinda sadik tutmak icin yapar. Bir de bir adeti var boylelerini derhal her onune gelene soyler, avanesiyle soylenir. Bir kac saat icinde butun Ankara’ duyar. Nitekim ordu mufettisi Cerkes Said’in kizkardesini yaptigini bana soylemisti. Ve Said el’an ona kole gibi sadikane hizmet ediyor… Bir huyu da vardir: Boyle kadinlarla kendi ugrastiktan sonra katiplerine, yaverlerine, silahsorlerine ve matbuat pehlivani muharrir ve avanesine de “Siz de yapin” der yaptirir. Olmaz bir domuzdur! Vakia Cankaya sakinleri oradaki kadinlari bir duziye duzer ya, bu nev’i de av yemekleri nev’indendir. Arada bir duser. Cankaya essiz bir kerhane olmustur.

Kazim’a cok acidim. Yuregim yandi. Sevimli namuslu terbiyeli pek muktedir bir askerdir. Kars’ta Ermenileri perisan etmekte muhim rolu vardir. Orda Kazim, Karabekir Pasa’nin Erkan’i Harbiye Reisi idi.

Bu isler saymakla bitmez… binbir gece masallari, Venus Mabedi hikayeleridir. Fuhsun her nevi icra edilir. Mum sondurmeler yapilir. Hepsi olur. Hepsini yazmak uzun ve cirkin…

Cankaya Fuhus Tiyatrosunda boyle gelip giden muteharrik artistler oldugu gibi yirmi otuz da temelli secme genc kiz ve kadin var. Bunlarin bir kismina evlatligim(!) diyor. Bir tanesi pek meshur. Almanya’da dans tahsil etmis bir kiz… Ortaliga yaydiklari Mustafa Kemal’e ve avanesine dans hocaligi ediyormus!.. Sonra bunu da Avrupa’ya yolladi. Avdetinde gozden dustu. Bu adam eglendikten sonra Avrupa’ya yolluyor Bunun sirrini ne anlayabildim ne ogrenebildim.

Artik bir balo ve dans devridir acildi. Guya medeni ve asri olmusuz … Dava bu… Bu zevk ve safalari Kara Kitapliya uyduruyorlar, mesru gostermek lazim. Artik Ankara’da mukellef balolar veriliyor. Bu balolarda muthis rezaleteler de oluyor. Hatta dovus, kavga da var. Mustafa Kemal geliyor zil zurna oluyor, kadinlara tasallut ediyor. Bir defa dans aderken Fransiz Sefiri’nin kizinin memesini sIkmis; kiz kacmis babasiyla beraber balodan gitmisler. Bir defa Mustafa Kemal, kadin yerine tuysuz bir zabitle dans etmis, cocugu opmus. Kadinlardan bir kaci Gazi’ye “Biz burada iken bu olmaz” demisler, herif keyiflenmis. Bir adam karisini, yani Mubarek Bey’in kizini onlarla dans ettirmek istemediginden Salih (Bozok) ve avanesi adamcagizi oyle dovmusler ki bicare sedye ile hastaneye goturulmus. Avrupa’da balolarda boyle sey asla olmaz . Bunlar baloyu da tulumbaci kogusu yaptilar. Zaten meclisleri de hukumetleri de o… demek seviyeleri bu kadar.

Mustafa Kemal bu rezaleti cok ileri goturmus. Bir baloda herkesin icinde Ismet Pasa’nin karisini da opmus. Yanindakiler “Yapmamaliydin” demisler. O vakit “Niye bana haber vermediniz” demis. Guya mazaret!.. Ismet de orada imis. Hic bir sey dememis. Namuslu bir erkek olsaydi derhal Mustafa Kemal’i vururdu. Bunun diger tafsilatini Robert Kolej’deki Huseyin’in karisi Mihre’den dinledik. Evvelce dedim ya Mevhibe (Ismet Pasa’nin hanimi) namuslu ve dindardir. Kocasi ne kadar namussuz ise o da o kadar namusludur. Derhal aglaya aglaya eve gitmis. Mihre onlara misafir imis. Aglayarak ona anlatmis. Arkasindan Ismet gelmis, karisina: “Ne agliyorsun? Bir sey degil ki hem o senin kardesin” demis. E… tamdir Ismet’e layiktir o bunlarin hepsine layiktir, o bunlarin hepsine katlanir. Tek mevkide dursun… Duruyor, demek ahlaki, milli, idari siyasi boyle nelere katlaniyor…Istirak veya aletlik ediyor, hesap edilsin…

Dr. Riza Nur/ Hayat ve Hatiratim/ Cilt:4/ Altindag Yayinevi/ 1967/ Istanbul 
Sahife:1354-1355-1356-1357-1358-1359-1360-1361-1362-1363

:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::

Fransiz Basininda Mustafa Kemal:

Journal Gazetesi’nin Ankara’ya gidip gelen muharriri bir makale yazdi. Mustafa Kemal’i rezil ediyor. Basinda diyor ki “Cankaya’da bir suru genc kiz ve guzel cocuk var. Bunlara Gazi’nin evlatliklari diyorlar.” Evlatliklarinin yanina parantez icinde (!) taaccup (saskinlik) isareti koymus. Herif hali gormus. Bu frenkler de ne guzel goruyorlar. Bu kiz cocuklar Mustafa Kemal’in fuhus aletleridir. Kendisi “Evlatliklarimdir” diyor. Bunlardan kullana kullana biktiklarini evlendiriyor. Kendi de nikah merasiminde baba(!) sifatiyla bulunuyor. Zaten bunlar evleninceye kadar Cankaya fuhus mektebinde Gazi’den baska daha laakal 80 kisi her birinin ustunden geciyor. Hem duzmek hem baba sifatini takinmak. Namusla bu kadar acik ve vahim istihza gorulmamistir. Evlendirdigi adamlari da bir memuriyetle cirag buyuruyor. Bu sefer bir tanesini bir gencle evlendirdi. Damadini (!) (Cerkez Tahsin Rustu) Viyana sefarethanesine baskatip yapti. Sayfa:1466

Mustafa Kemal Zamaninda Yapilan Devleti Soyma Faaliyetleri:

Ismet (Inonu)’in Riza adinda Kambur bir kardesi vardir. Bu aile mutereddi bir ailedir. Kimi sagir, kimi topal, kimi Kamburdur. Ismet sagir, bir kardesi topal, kucuk kardesi de kokain ceker. Riza pek bir cahil bayagi adamdir. Ancak rustuye tahsili gormus. Mutareke bidayetinde direkler arasinda bir manifaturacinin yaninda ayda on lira maasla bir isci idi. Bez ve kumaslari arsinlar satardi. Ismet Eskisehir’de kumandan olunca onu oraya aldi. Muteahhitlik ettirdi. Simdi ise Riza avukat Resai’yi yanina almis. Imtiyaz, teahut, iltizam isleriyle mesgul. Suraya buraya adam tayin ettirip para aliyorlar. Sirketlere kanca takip para aliyorlar. Unkapani’ndaki o muazzam un degirmenini muzayedesiz aldi. Degirmenin oluklarindan ceplerine un halinde altin akiyor. Ve yine Sehremaneti’nin soguk hava depolarini aldi. Her eti mutlaka oraya sokuyor ve okka basina muthis para aliyor. Biz de Kamburluk ugurdur derler. Galiba oyle. Bu basmaci usagi birden boyle oldu. Insanin basmaci ya da Kambur olacagi geliyor. Heybeli’de Kalamis’ta Maltepe’de Buyukada’da daha bir cok yerlerde koskler aldi. Sayfa:1311-1312

::::::::::


Bir gun Meclis’te Hakki Tarik, 63 Numarali komur ocagi isini mevzu bahis etti. Gasbin aleyhinde bulundu. Bu adam ya bu isin Mustafa Kemal’in isi oldugunu bilmiyordu veya ocagin sahiplerinden para almisti. Bilse cesaret edemezdi; fakat bilmesi lazimdi. Cunku mes’ele an’anesiyle agizlarda idi. … Bu is soyledir:
Bu ocak Zonguldak’ta en zengin komur ocagi imis. Gunde 30-40 bin lira varidat getirirmis. Zengin bir Rum’un imis. Rum, Londra’da Harb-i Umumi zamaninda olmus, ocak orada tahsilde olan iki cocuguna kalmis. Kumarbaz, cahil, Arif adinda bir serseri, ocaga mutareke zamaninda parmak takmis elde etmek icin Bozok Salih’in yardimina muracaat etmis, o da Mustafa Kemal’e alakadar etmis. Arif bu ikisine buyuk hisseler vermis. Bu halde is kolaylasmis.
Arif, Salih; Bahcekapisi Katib-i  Adline bir sahte vesika yaptirmislar, bu vesikaya gore bu iki cocuk, bu Katib’i Adil’in huzurunda ocagi Arif’e satmislar. Arif yani Mustafa Kemal ocagin ustune oturmus. Derken mal sahipleri haber almis. Arif aleyhine dava acmislar. Hatta Necmettin Molla’yi da vekil tutmuslar.  Dava… Dava… Mahkemede avukatlar cocuklarin o esnada Londra’da olduklarini ispat etmisler. Mahkeme Katib’i Adil’i sahtekarlikla mahkum edip hapse soktu. Mustafa Kemal kuplere bindi ve Fethi’ye derki: “Necmettin Molla’ya soyle Rumlarin vekaletinden istifa etsin. Katib’i Adil tarafina vekil olsun.” O da Necmettin’e soyler. Necmettin bana soyledigine gore “Ben Rumlarin vekiliyim. Simdi donup diger tarafa nasil vekil olurum.” der kabul etmez. Fakat Rumlardan istifa eder.
Mustafa Kemal bu iste kendisini aciga vurmuyordu, ama bu teklifi alakasini ispat eder. Nihayet komur dahisi Gazimiz Temyiz Mahkemesine tesir etti; adeta elinden tutup Katib-i Adli hapisten cikardi. Ocagin ustune yattilar. Biraz sonra eline biraz para verip Arif’i de atti. Ocak sade kendine kaldi. Sayfa:1363-1364

:::::::::::::::::::::

Bu esnada Mustafa Kemal yaranina avanesine sunu diyor ve tavsiye ediyormus:

“Is yapin! Firsat bu firsattir. Zengin olun ki kuvvetli olalim. Mevkide durmak icin servete luzum vardir.”

Hakki var, onlarda pacalari bilekleri sivayip servet yapmaya koyuldular. Artik irtikap (rusvet) aldi yurudu. Bunlari goren ufak memurlarda uc bes liraya kadar calmaya basladilar. Oyle oldu ki … Bu devlet hic bir vakit bu derece rusvet ve irtikaba dusmemistir. Megerse Abdulhamit zamani hatta Ittihatcilar devri zemzemle yikanmis imis..

Derken Is Bankasi acildi. Bu banka Mustafa Kemal’indir. Biraz para koydu, fakat hukumetin parasi onun sermayesidir. Hukumetin parasi halktan toplandikca Maliye yerine oraya gidiyor. Hatta meb’uslar bile maasini oardan aliyor. Bazan de maasimiz gecikti. Demek sermaye hukumetten kar Mustafa Kemal’in Ala sey… Gazi bundan cok kazandi. Oraya Meclis Idare azasi olarak da Kilic Ali, Salih ve emsali haydutlari koydu. Celladin eskiyanin bankaci olduklari da yeni goruldu. Bunlarin banka ile ne alakalari olur? Sadiklar, adamlar ya kafi…

Irtikap isleri ayyuka cikti ve o kadar ayaga dustu ki herkesin agzinda ve namuskarlar sikayet icinde. Halit  Pasa, cesur hircin hatta deli idi, ama namuslu bir adamdi. Bu irtikaplar sinirine dokunmus, soylenmege baslamis. Nihayet bir gun Mustafa Kemal’e gider: “Irtikap muthistir, millet batiyor. Bunun onunu al. Celal (Bayar) (Is Bankasi umum muduru) Kel Ali, Kilic Ali… hepsi murtekiptirler. Ben bunlari vurup oldurecegim.” Yapar mi yapar… Mustafa Kemal fena telas eder. Yaranini haberdar etmis… Kel Ali o vakit pek gozde idi. Bu avane bir gun Meclis’in methalinde Halit  Pasa’yi vurdular. Bir gun sonra ben Ankara’ya gitmistim. Mesele soyle olmus:
Halit, Kel Ali’ye catmis. Ayirmislar. Kilic Ali, Rauf (Rize meb’usu Ali Sukru vakasinda Merkez Kumandani muavini) daha bir kaci Meclis methalinde Halid’e pusu kurmuslar. Halit Kel Ali’yi almis. Rauf sirtindan Halid’i vurmus. Mustafa Kemal derhal Meclis’e gelmis Necmettin Molla’yi cagirmis. “Ne yapacagiz bir care bul” demis. O da Kel Ali,mudafa-i nefs esnasinda vurdu diye zabit varakasi yapmis, ne hekim raporu ne adli muayane yapilmamis. Bir sey yok Bir zabit varakasi Kel Ali’yi berat ettirmisler. Halid’i topraga soktular is bitti. Halbuki vuran Rauf’tu. İsi tertip eden de agizdan agiza gelen havadislere gore Mustafa Kemal’di. Halid’in tehlikeli bir adam oldugunu biliyor. Kendini vurma ihtimali uzerine Halid’i harcamistir. Bu adam ayni zamanda hastanaye yarali Halid’in ziyaretine de gitmegi unutmamistir. Halid hastanede oldu. Sayfa:1365-1366 

::::::::::::::::::

Simdi de yeni bir moda. Sayani hayret. Sirket-i Inhisariye ve avane para vurmak icin ne muhim icadlar yapiyorlar: Avrupa’ya ilmi seyahatler, teknik seyahatler, mubayaa komisyonlari, kongre azaliklari, bunlar hep yarana veriliyor. Mesela Falih Rifki on sekiz bin lira alarak Amerika’ya ilmi kongreye gitti. Ilim kim, bu adam kim.  Bu suretle de milyonlar gitti. Cogu da Avrupa’da safa yolunda birakildi. Bunlar olur da bugun mali buhran olmaz mi? Iste oldu.

Asaf adinda bir donme ile bunun bir kizi ve karisi varmis. Asaf bu kizi ve karisini Mustafa Kemal’e takdim etmis. Derken Ankara Sehremini oldu. Yine mebuslara aly ve eglence cikti. Asaf derhal coluk cocugu ile Avrupa’ya tetkik seyahatine cikti. Canim Haydar dun daha bu seyahati yapmisti. Artik tetkike ne luzum vardir. Hayir maksat gezip tozmak bir miktar da cebe indirmek. Paris’e geldikten sonra isittim. Asaf gezip kesfetmis ve donmus. Bunun icin kimbilir Ankara Belediyesi’nden elli bin lira mi aldi?…. Sayfa:1367-1368

:::::::::::::::

Meger Turk Hava Kurumu Kuruldu Kurulali Hep Hortumlama Cemiyeti Olmus:

Tayyare Cemiyeti (Simdiki Turk Hava Kurumu) Reisi Cevad Abbas da seyahate cikti. Butun ailesiyle gezdi. Vil do lo (Su sehir) lerinde eglendi. Yaninda yaverleri bile varmis. Kendisi maresel uniformasi ile gezmis. Halbuki bunlarin biri resmen mevcut degildi. Kendi kendine yapmis. Bu adam Mustafa Kemal’in eski yaveri ve fuhsiyatdaki hadimi idi. Dondu geldi Tayyare Cemiyetinden elli bin lira yemis. Mecliste kiyamet koptu. Bunun uzerine hesabina bakildi. Mahkum edilecekti. Sonunda Mustafa Kemal bizzat gelip tetkikte bulunmus” Bir acik var ama kasti degil bilmeyerek israf olmus. Suiniyet olmayinca bir sey lazim gelmez.” Deyip isi kapatti. Hakemin boylesi de hic gorulmemisti. Acidim. Asirlarca ragbette olan Hukm’u Karakusi piyasayi kaybetti. Bu paralari ac millet nasil lokmasini kesip de veriyor. Bunu hem vergi gibi cebren aliyorlar. Mustafa Kemal kendi fuhus, cinayet, irtikap, aletleri, oligarsi azasi denaat yaranin nesini kapatmaz, bunu da kapatti.
….
Falih Rifki grubu Amerika seyahatinden on sekiz bin lira aldi. Fakat o davet eden hukumetin misafiri. Masraf etmemis. Yagma Hasan’in boregi.
….
Iskan islerinde de muthis ama muthis vurgun oldu. Sade Necati (Balikesir Necati Bey Egitim Fakultesine adi verilen kisi.YN) olunce uc yuz altmis bin lirasi cikmistir. Ki evvelce cebi delik biri idi. Bunu hala inkilabin necip evladi diye merasim yapiyorlar. Insanin butun faziletlere varliklara butun insanlara butun dunyanin ustune iseyecegi geliyor. Sayfa:1371

:::::::::::::::::::

Yine bir havadis: Mustafa Kemal yeni bir is yapiyormus. Muslumanligi kaldiracakmis. Bunun icin Cankaya’da mabet yapacakmis., yerini de Evkafa’a (Vakiflar Mudurlugu) satin aldirmis. Bu cok muhim sorusturdum. Dogru. Falih Rifkilar ve Yakup Kadrilerle filan konusuyormus. Bu esnalarda Mustafa Kemal’de muthis bir azamet var. Kendisini Allah gibi bir sey sandigi sozlerinden hareketlerinden hissediliyor. Mesela gazeteci soytarilarina “Vecizeler” adi altinda sozlerini nesrettriyor. Bu sozlerini dikkatle tetkik ettim. Adeta Kur’an agzi. Goruluyor ki bu sozlere o tarzi vermege gayret etmis. Demek bunlar yeni Allahin ayetleri. Fakat icinde hikmetten eser yok. Malum basit bazi kelam-i kibar. Hem oyle tenkidli ki bir cogundan anlam cikmiyor. Demek ayetlerini yazmak icin yeni ilah cok aykinmis. Sonra kendileri de  baktilar ki rezalet… Herkes alay ediyor vecizelerden vazgectiler.

Mabedin aslini ogrendik. Cankaya’da Ermenilerden metruk araziyi intihap etmis alel usul muzayedeye koymuslar. Buna herkes istirak etmis. Corum mebusu Munir’in akrabasindan bir genc cocuk da istirak etmis. Cocuk bizzat anlatti. Bozok Salih kendisini tehdit edip isten cektirmis. Ve Salih dort bin liraya orasini kapatmis. Sonra baska birinden ogrendim ki bu fiyata aldigi bu araziyi Evkaf’a 80 bin liraya satmis. Oh… Bir tasla iki kus. Zaten yaran icin bu arazi isi de bir vakitler kazancli bir ticaret yolu idi. Bir arsa aliyor onu sefaretlere, hukumete dehsetli fiyatlarla satiyorlardi. Sayfa:1373-1374

:::::::::::::::::::

Kartel Medyasi Yagciliginin Temelleri:

Gazetecilerin muharrilerin sade bir seyi var: Mustafa Kemal. Millet, Turkiye, Cihan hep o… Gazeteler hep onun methinden ibaret.

Matbuatimizin bu rezaletleri bu millete buyuk bir kara lekedir. Bu matbuati yuzlerce yaprak okuyunuz. Sade bir sey bulursunuz: Mustafa Kemal. Derler ki ayinin kirk turlu turkusu varmis. Hepsi de ahlat uzerineymis. Tamam iste bu. Matbuat diye bu lahana yapraklari pacavralar olmasaydi daha iyi idi.  Boylesinin olmamasi olmasindan daha hayirlidir. Abdulhamit’e bile bu kadari yapilmamisti. Fakat keder etmege luzum yoktur. Cunku bu matbuat milletin degil sirf kendi sahsinindir. Milli umumi matbuat vefat etmistir. Sayfa:1375-1376

::::::::::::::::::::

26 Mart 1928 tarihli Ikdam Gazetesinde Mustafa Kemal’e “Turk devletinin banisi” diyorlar. Ne kadar yalan. Yine ayni nushada “Buyuk muncinin resmini eski kitaplardaki besmele yerine sahife-i ihtirama geciyoruz” diyor. Bu ne vahim sey! Besmele yerine Mustafa Kemal’in resmi!.. Demek Allah yapiyorlar. Bu kadarsi Abdulhamid’e de denmemisti. Herif sade yerde Allahin golgesi idi yani”Zillullah-i fil arz.” Sayfa:1421

::::::::::::::::::::::

Bir patlak: Bahriye Vekili Topcu Ihsan, Yavuz (gemisinin)’un tamiri ve havuzun insasi isinde muhim rusvet almis. Bu isi meb’us Doktor Fikret ile beraber yapmislar. Bunlari Divan-i Aliye veriyorlar. Hakikaten Yavuz (gemisi) curuk yapilmis catlamis. Ala. Hapsettiler. Divan-i Aliye verdiler. Halk buna “Havuz Yavuz” adini verdi. Pek meshur oldu.
Sasilacak sey… Ben daha Turkiye’de iken bu irtikap isini Turkiye’de fareler sinekler bile biliyordu. Nasil olmusta basvekil Ismet bilememis!… Simdi ogrenmis!.. Tuhaf. Irtikapdan iki yil sonra hesap soruluyor. Sayfa:1424

:::::::::::::::::::::::::

Ismet’in Kambur kardesi Riza ile ortagi Resai de isticvap edildi. Bunlar Yavuz ve Havuz isinde bir sirketten alti bin Ingiliz Lirasi istemisler. Hakim niye istediniz diye soruyor. Onlar da musavere ucreti olarak diyorlar. Hakim nasilsa gaflet etmis bu kadar musavere ucreti olur mu? Diye soruyor. Tabii cevap yok.  Bu tam hakimin tutacagi nokta idi. Tutmus da. Fakat bir den birakiyor. Demek o anda hakimin akli basina gelmis mevzuu degistiriyor. Hakimler avukatlarla musavere yaparlar. Onlardan rey sorulur. Bundan da bir ucret alirlar. Bu ucretin bu makulesi Fransa da bile 20-30-50 Ingiliz lirasini gecmez. Alti bin Ingiliz lirasi. Yetmis bin Turk lirasi. Boyle bir meblag musavere ucreti olmaz. Demek bununla da sabit ki Kambur irtikap ve rusvet icindedir.  O sirketten istemis. Suphesiz o sirkete “Bize alti bin Ingiliz lirasi verirseniz, Yavuz ve Havuzu size ihale ettiririz” demistir. Bu basit bir hakikattir.
Ne garibe. Irtikaptan dolayi bir vekili hapse sokan Ismet demek kendisi bizzat irtikap icindedir. Demek bunu Kambur kardesi vasitasiyla yapiyor. Guya Kambur ticaret ediyor. Sayfa:1425

::::::::::::::::::::::

Bir at yarislari yaris keyfidir gidiyor. Bunu yapan ve himaye den Ismet’tir. Ismet spora pek meraklidir. Onun en bas eglencesi ve zevkidir. Yaveri Atif’i Londra’ya yollamis, yaris ati satin almis. Bu at yirmi bes bin lira kiymetinde imis.  Sasilacak sey bu adamin maasi nedir ki…  O da yitecegine mi, bir suru atlarini mi beslemeye yetisecek? Hele bunlarin gali fiyatlari… Ne ile satin aliyor. Bu adamin masrafi gozonune getirilirse muthis caldigi derhal anlasilir. Yavuz isinde mahkeme Ihsan’a bu kadar serveti nasil yaptigini sordu. Korolasi hakim bir de bunu ve daha evvel Mustafa Kemal ile , Ismet’e sorsa ya!… Sayfa:1429

::::::::::::::::::::

Harf Inkilabi Kimlere Yaradi??

Yeni harf icin her tarafta mektepler actilar. Halki cebren bu yeni mekteplere sevkettiler. Birden gazete satislari durdu. Kitap nesriyati durdu. Hala boyle. Hukumet bunlara (gazetelere vs) tazminat veriyor. Mektep kitaplari kalmadi. Yeniden basilmalari milyonlar ve uzun zaman istiyor. Biz de milli bir matbaa sanati vucuda gelmisti. Harfleri Istanbul’da dokuyorlardi. Simdi tuttular Avrupa’dan harf satin aldilar. Sade Fransa’dan yirmi bes bin kilo aldilar. Bu da yetismedi. Laipzig’de meshur bir kutuphane ile kontrat yapip mektep kitaplarini orada bastiracaklarmis. Bu da milyonlar istiyor. Bu isi birden hic bir deli yapamazdi. Yapti. Fakat hersey altust ve mahvoldu. Bir irfan fetretidir basladi. Bu fetret yillarini bilmem ne ile tazmin edecekler. Baska milletler irfan sahasinda dortnala kosuyorlar. Biz ise gerideyiz…. Sayfa:1437-1438

::::::::::::::::::


Mustafa Kemal Istanbul’da Dolmabahce Sarayina yerlesmis. Saray alti ay evvel Sehremaneti’ne (belediye) masraflar ettirerek tamir edilmis, mobilyasi duzeltilmis. Herif saraya kuruldu. Padisahlarin yapamadigi cumbusu yapti. Fuhsiyyat zevk ve safa son haddinde baslamis. Diyorlar ki “Geceleri gazel turku sarkidan Dolmabahce onunden gecilmiyordu” hatta yaranin bir kismi da Sogutlu yatinda egleniyormus.
Artik yazlari Ismet’de vekiller de Istanbul’a gidiyor. Butun masraflari da Sehremaneti goruyor. Emanet sade bir yaz Mustafa Kemal’in sarayinda mutfak masrafi olarak yuz bin lira sarf etmis… Sayfa:1446

:::::::::::::::::::::

Simdi de barut inhisari rezaleti. Eksik degil ki… Hepsi rezalet. Bir Fransiz eski mebusu, yahudi Nesim Mazelyah’a “Barut isi karli istir. Imtiyazini al!” demis. Yarim milyon rusvet vaat etmis. O da Lutfu adinda karisi gayet guzel bir Bulgar kizi olan bir avukata: “Karini Gazi’ye yolla. Su imtiyazi al. Yarim milyon var.” demis. Herif karisini yollamis imtiyazi ve rusveti almis. Bu paradan suna buna da rusvet vermisler. Mustafa Kemal’in etrafindakiler de ziftlenmisler. Hatta o vakit Maliye Vekili olan Pazarola Hasan da coplenmis. Para ve bir otomobil almis. Derken yahudi ile Lutfu arasinda rusvetin taksiminde kavga cikmis. Is duyuldu gazetelere mahkemelere dustu. Al bir rezalet daha…Sayfa:1481

:::::::::::::::::::

Yeni kagit parayi bastirdilar. Eskisi ile degistirdiler. Eski paralar Duyun-u Umumiye’ye teslim edilmis. Hadi bundan da suistimal. Usaklar ari gibi. Para isinde yamanlar. Rivayet ettiler ki 30 milyon calinmis. Kimisi 16 milyon dedi. Bu kadar parayi Duyun-u Umumiye memurlari calamaz. Mutlaka buyuk bir el vardir. Galiba Mustafa Kemal ve Ismet bunda da bir oyun yapip milyonlar vurdular.

Bir rivayete gore eski para hic eksik cikmayip tam basilan kadar 163 milyon zuhur etmis. Bu olamaz. Bu kadar zamandir bu kagit paralardan yanan, yipranan, suya dusen, eskiyen, yirtilan,denize batan mutlaka olacaktir. Sayfa:1482

:::::::::::::::::::::::

….
Bunlardan Yakup Kadri, Mustafa Kemal’in butun icraatina, sistemine, rejimine, laflarina, zihniyetine, ahlakina hasili ruhuna; Kemalizm adini koydu. Ne hayasizmis. Fakat iyidir. Boyle essiz bir zalime mel’un bir mustebite fuhsuna, hirsizligina, kaatil ve cinayetlerine hasili rejimine ruhuna bir ad koymak lazimdi. İyi oldu. Gelecek nesiller bu adi kullansin. Turk nesilleri Kemalizm kelimesinden bu rezaletleri anlayacaklar, titreyecekler lanet edecekler. Sairler, nasirler cirkin melun, cehennemi bir ruhu boyle bir millet idaresini ifade icin boyle kisa bir kelime bulmus olacaklar.
Iyi istilah koymustur. Yakup Kadri efendisine kas yapayim derken goz cikardi.
Buyuk Naci, Halaskar Ulu Gazi, Ulu Yaratici,… gibi turlu tabirler icad ettiler. Ulu buyuk ve ayni zamanda muktedir demektir. Ulu Tanri gibi. Yaraticiliktir. Demek bu adami Allah yapiyorlar. Hakikaten bu soytarilarin gayreti onu put yapip millete taptirmaktir. Hatta Taksim’deki heykeline Allahimiz diyenler var. Ne hale ne seviyeye dustuk.?! Sayfa:1504-1505

:::::::::::::::::::::::

Bu adam kendisini ebedi kilmak istiyor. Her tarafi heykellerle doldurdu. Sehirlere sokaklara.… kendi adini verdi. Zaman ne sert seydir. Bir gun bunlarin hepsini birden temizlerler. Acinacak akli var. Iyi is yap da heykelini millet diksin.
Diger bir zihniyet Turkiye’yi medenilestirmek, Avrupalilastirmaktir. Fakat bunu bilmiyor. Medeniyet dans, fuhus, heykel zevk ve safa zannetmistir. Vahim bir hal var. Bizden Mustafa Kemal gibi Avrupayi gezenlerin cogu sade bulvarlari ordaki heykelleri, fahiseleri, eglence yerlerini, danslari balolari goruyor, medeniyet budur zannediyor. İste Mustafa Kemal de boyle. Medeni yapmak icin Turkiye’ye bunlari tatbik ediyor. Medeniyet bu degil bunlar bilakis medeniyetin hastaliklari. O Avrupa’da nice mektepler, muhim ilmi muesseler, fabrikalar var. Iste medeniyet budur. Bu davada olanlar bunlari Turk’e tatbik etmelidir. Mustafa Kemal’in medeniyeti yaya kaldirimi medeniyetidir. Sayfa:1491-1492

::::::::::::::::::::::::

Birini gordum. Maliye Bakani Saracoglu’nun iktidarsizligindan, dalkavuklugundan bahsetti. Gecen yil Mustafa Kemal’in Ankara’daki ciftligine memurlar yirmi bes bin lira vergi koymuslarmis. Mustafa Kemal kizmis, Saracoglu’nu azlediyormus. Saracoglu derhal vergiyi azaltmis, mevkide kalmis. Zavalli milletin vergisini azaltan yok. Sayfa:1581-1582

:::::::::::::::::::::::::

Milliyet’de Mustafa Kemal’in beyanati var: Artik Turkcu olmus. Turk tarihi alimi geciniyor. Turklerin Turan neslinden ve Mogol cinsinden olmayip Ariyen oldugunu ve Ariyen kelimesinin de Turkce temiz manasina gelen ari kelimesinden geldigini soyluyor. Buyuk cesaret, buyuk cehalet… Sayfa:1602

:::::::::::::::::::::::::

….Vapur satin alinmis. Mustafa Kemal vapura “Ege” adini koymus, Cunku bu kelime Turkce imis. Fransizlarin Egee kelimesini Yunanlilar bu Turkce kelimeden almislar imis. “Ege’nin asli (egelemekten gelen) egedir. Cunku bu kelime Turkcedir. Ada demektir. Demek bu adalar ve ahalisi Turktur. Sonra Yunanlastirilmislardir.” Demis. Sayfa:1649

::::::::::::::::::::::::::

Londra’ya Hind kongresine aza olan Mehmet Ali, Sevket Ali kardeslerle Paris’ten gecerken gorustum.  Hilafetin ilgasindan bana cok dert yandilar ve bu arada dediler ki, “Biz Mustafa Kemal’e ve Turk milletine kara gununde  en faydali bir ihtiyacina sarfetsin diye gonderdigimiz paralari cebine atti. Biliyor musunuz biz bu paralari ne serait altinda topladik. O sene Hindistan’da muthis kitlik vardi. Herkes acliktan oluyordu. Boyle vaziyette halk para verdi. Bunu bu kafir yedi.” Sayfa:1681

:::::::::::::::::::::::

Istanbul’da Is Bankasi’na “Cis Bankasi” diyorlarmis. Hali muzebzeb imis. Tabii Neron’un (Mustafa Kemal) Ismet’in dalkavuk ve zorbalarina mebuslarina ikrazlar (kredi) yapiyormus. Mesela Yakup Kadri’ye 20 bin lira ikraz etmis. Bu namussuz herif bunu nereden verecek? Ciddi bir banka boyle garantisiz borc verir mi? Banka degil maskaralik. Ilk tesisi gununden beri bu bankanin ne olacagini tahmin etmistim. Devir bir donsun bu bankanin ne rezaletleri cikacaktir, gorulecektir. … Sayfa:1692

::::::::::::::::::::::

Mesut Yilmaz’in Azerbaycanlisi: (Sanki Mavi Akim yolsuzluklarini anlatiyor.)

Son yilda Ankara’da Hasan Mustafayev adinda bir Azerbaycanli turemis. Bu adam petrol isi yapmak istiyormus. Arkasinda kuvvetli ecnebi mali gruplar varmis. İs meclisten gececeginden Falih, Yakup Kadri, Rusen, Bozok Salih ve emsali mebuslara her ay bol paralar veriyorlarmis. Ada klubunun bir katini tutup bunlari karilariyla beraber gunlerce misafir ediyormus. Yakuplarin maaslari ayda 1500 lirayi buluyormus. Bu nevi vurgunlari da ayri fakat yine ayda yirmi bes lira ile gecindiklerigibi parasiz ve borc icindeymisler ve cok kumar oynuyorlarmis. Sayfa:1697

::::::::::::::::::::::

20-21 Mayis Milliyet gazetesindeki habere gore: Hazine-i Evrak’taki evraki, fersude (hurda) evrak olarak Maliye Vekaleti satmis. İki yuz balye imis. Tabii 5 -10 lira gibi ehemmiyetsiz bir seye satilmistir. Bu evrak arasinda muhim tarihi vesikalar oldugu malumdur. Bu bir cinayet-i azmidir. Bu cinayeti Maliye Vekaleti yapmis. Vekil Mustafa Abdulhalik’in emriyle satilmis. Herif domuz Arnavut’tur.  Tabii boyle yapar Turk degil ki.… Bu evrak Bulgarlara satilmis. Bulgar muverrihleri istifade etmisler. Kimbilir icinde nice devlet esrari da vardi. Kimbilir ne kadar kiymetli seyler de bakkallarda seker, fasulya ve zeytin kulahi yapilip mahvolmustur. Boyle hamakat, tarihimizde boyle hiyanet gorulmemistir. Baska memlekette olsa bu maliye vekilini parcalarlardi. Sayfa:1719

:::::::::::::::::::::::::

O zaman Muller simdi Kemal Dervis:

Ben bir de bu eserimde pek muhim olarak bir cok ecnebi mutehassislar getirilmesini tavsiye ettim. Onu bir turlu yapmiyorlar. Sebebi kendi cehalet ve kabiliyetsizlikleri meydana cikar diyedir. Misali: Muller’i pek muhtac olup getirdiler. Bu mutehassis Alman, Ismet’in yaptigi butcenin cocukca bir sey oldugunu soyledi.  “Ve akibetiniz vahimdir” dedi. Agalar Muller’i geri yolladilar. Dedigini tatbik degil soyledigini bile gizlediler. Sonra hersey patladi ve disari vurdu. Alem anladi ve sasti. Netice fena ve akibet vahimdir.… Guya vergileri azalttilar. Simdi memurlarin maasindan %10 buhran vergisi kesiyorlar. Gumruklerde bir takim tedbirler yapiyorlar. Bazi ecnebi mallarini sokmayacaklar. … Sayfa:1745-1746

Dr. Riza Nur/ Hayat ve Hatiratim/ Cilt:4/ Altindag Yayinevi/ 1967/ Istanbul